Misyonerler Batı’dan gelmeden önce Hawaii adaları bilgice zengin bir topluma ev sahipliği yapmaktaydı ve insanlar üzerinde yaşadıkları topraktan en yüksek verimi nasıl alacaklarının bilincindeydiler.
Kültürlerinin bir değişim geçirmekte olduğunu fark ettiklerinde, nesillerdir aktarılagelen bilgileri yazma ileri görüşlülüğünde bulundular. Bildikleri her şeyi yazıya döktüler. Ardından o bilgiler adadaki birçok gazetede yayınlandı ve böylelikle saklanmış oldu.
Hawaiililerin bilgisinin saklanması o bilgilere ihtiyacı olan kişilere oldukça faydalı oldu. Gezegenimiz büyük çaplı bir değişime şahit olmak üzere. Kısıtlı kaynaklarla ve farklı ortamlarda nasıl hayatta kalacağımızı bilemezsek, karşımıza çıkan koşullara uyum sağlamamız zor olacak.
Gazeteleri çevirebilecek kaç kişi olduğundan bahsedelim.
Birleşmiş Milletler Nüfus İdaresi’nin üç farklı raporunu analiz eden 2016 tarihli Detailed Languages Spoken at Home in the State of Hawaii raporunda, Hawaii nüfusunun İngilizceden başka bir dil konuşan nüfusunun %5.7’lik kısmının Hawaiice konuştuğu belirtiliyor. Sayıya döktüğümüzde bu aşağı yukarı, gazeteleri çevirebilecek yaklaşık 19000 insana karşılık geliyor. Gözünüzde daha iyi canlanması açısından bir örnek verecek olursak, bir stadyumun bu sayının beş katı insan aldığını söyleyebiliriz.
Başta umutsuz gibi görünen bu tabloya rağmen, özünde sözlü dile ağırlık veren ama batı ulusları ile etkileşimlerinden itibaren gelişerek 1870’lere gelindiğinde hepi topu 70.000 nüfuslarına karşılık tam on farklı gazete çıkaran Hawaiililer, bu gazetelerin çevrilip içlerindeki hudutsuz bilginin mevcut ve gelecek nesillere aktarılması için ellerinden geleni yapıyorlar. Dijital ortama aktarılmış yaklaşık 125.000 sayfalık zengin arşivlerin deşifre edilmesi konusunda en kapsamlı çalışmaları yapanlardan biri de Dr. Puakea Nogelmeier. Konu hakkında “Burada yalnızca Hawaiililerin değil, tüm dünyanın faydalanabileceği bir kaynak var.” demiştir. Bu büyük kaynağa sırt çevirmeyen Hawaii halkı, 1970’den beri çalışmalarını hızla sürdürüyor.
Şu ana kadar anlattıklarımızın ışığında, insanlık olarak bir dilimizi kaybetmemiz demek, hiç şüphesiz ki insanlık tarihimizin bir parçasını kaybetmek demek.
“Dil, her insanın getirip bir tuğla koymasıyla inşa edilen bir şehirdir.”
Ralph Waldo Emerson, Şair
Bu yazıda anlatılan kuruluşların her biri, ölmek üzere olan dillerin yaşatılması adına farklı stratejiler takip ediyor; ancak hepsinin hedef noktası aynı: Dilleri daha kolay erişilebilir hale getirmek. Bu başlı başına bir hedef olsa da, belki de daha büyük bir hedefin yalnızca ilk adımı.
Dilleri yaşatmaya uğraşan bir başka oluşum ise Wikitongues. Wikitongues, mevcut tüm dilleri konuşan insanların diyaloglarını kaydedip paylaşmayı kendine amaç edinmiş bir oluşum. Teknolojinin diller üzerindeki etkisine biraz farklı bir açıdan bakıyorlar. Aşağıdaki alıntı, kendilerinin sitesinden:
“Kültürel çeşitlilikle ilgili en büyük yanılgı, internetin İngilizce, İspanyolca ve diğer büyük medyatik diller karmaşasında daha küçük kültürleri yutarak yıkıcı bir etki yarattığı olabilir. Gelgelelim internet aynı zamanda insanları ana dillerini koruyabilmelerinde onlara yardımcı olabilecek araçlarla da donatmıştır. Medya ürünleri üretip paylaşabilme şansı sayesinde dışarıdan bir destek almadan dilinizi yaşatmanız mümkündür. Sosyal medya dilinizi restoranlarda, dükkanlarda veya devlet kurumlarında kullanamıyor olsanız bile günlük yaşamda kullanabilmeniz için güçlü bir araçtır.”
Alıntılanan bu fikir, konuya farklı bir açıdan ışık tutuyor. Teknolojinin diller üzerinde olumsuz etkileri olmuş olsa da, bize konuştuğumuz dilleri korumak ve konuşmadıklarımızın güzelliğini görmek için yeni yollar sunduğunu söylüyorlar.
Wikitongues’in muazzam arşivinde şu an 400’den fazla farklı dilden konuşmalar var.
İnsanlığımızı, geçmişimizi, bugünümüzü ve hatta geleceğimizi her ilmeğinde bambaşka biçimde anlatan bu devasa ve ışıl ışıl kanaviçeyi, dillerimizin zenginliğini ne bugün ne de gelecekte kaybetmek dileğiyle.