Çocuk Kitapları Haftasına özel Çocuk Edebiyatından sayın Doç. Dr. Necdet Neydim ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Akademisyen, çevirmen, yazar ve editör Doç Dr.Necdet Neydim İstanbul Üniversitesi Çeviribilim Bölümü Almanca Mütercim Tercümanlık Anabilim dalında bölüm başkanlığını yürütmektedir. Ayrıca Doç. Dr. Necdet Neydim Çocuk Edebiyatında Almancadan Türkçeye birçok eserin kazanılmasına vesile olmuş, Çocuk Edebiyatı alanında birçok kuramsal çalışmalar gerçekleştirmiş ve şu an Türkiye’nin her yerinde Çocuk ve Gençlik Edebiyatı üzerine söyleşiler gerçekleştirmektedir.
Röportajımız üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde Doç. Dr. Necdet Neydim ile Dünya Çocuk Edebiyatı’nın başyapıtlarından ve Antoine de Saint-Exupéry tarafından kaleme alınmış “Küçük Prens”i ele aldık. İkinci bölümümüzde ise sayın Necdet Neydim’den Çocuk Edebiyatını yazar ve editör olarak değerlendirmesini isteyerek kendisinden ilginç bilgiler edindik. Son bölümde ise çocuk kitaplarında çevirilerin önemini konuştuk ve sayın Necdet Neydin bu alanda çevirmen olmak isteyenlere yararlı tavsiyelerde bulundu.
Keyifli okumalar dileriz.
I.Bölüm – Küçük Prens
Dünya Çocuk Edebiyatı’nın başyapıtlarından “Küçük Prens” Antoine de Saint-Exupéry tarafından kaleme alınmış ve tüm dünyada büyük ses getirmiş bir eserdir. “Küçük Prens” 300 farklı dile çevrilmiştir. Sadece Türkçe dili için bile birçok yayınevi tarafından yapılmış çevirileri mevcuttur. Hatta bazı yayınevleri kendi bünyesinde eseri ayrı ayrı 3 defa başka çevirmenlere çevirtmiş ve yayımlamıştır. 1987’den beri “Küçük Prens’in” yayım hakları Mavibulut’a aitti. Telif hakları gereğince bir eserin, yazarının ölümünden 70 yıl geçince telif hakkı sona erer. Bu durum 2015 yılında “Küçük Prens” eseri için geçerliydi. Bu nedenle 2015 yılından itibaren “Küçük Prens”i çevirenler artmış ve artık tüm yayınevleri “Küçük Prens”i yayımlayabilme özgürlüğüne sahip oldu. Peki, “Küçük Prens”in bu kadar sık çevrilmesinin sebebi nedir? Çocuk kitaplarında çevirinin önemi nedir? Küçük Prens bir çocuk kitabı mıdır? Gelin hep birlikte sayın Doç. Dr. Necdet Neydim’in bu konularda neler dediğine bakalım.
1.Küçük Prens eserinin Dünya Çocuk Edebiyatındaki yeri ve önemi nedir?
Küçük Prens Exupéry’nin 42-43 yıllarında yazdığı bir romandır. Küçük Prens’in yazarı Exupéry II. Dünya Savaşı’nda savaş pilotudur. Yaşadığı bunalımlar, kaygılar, korkular ayrıca dünyanın o dönem egemen olan sistemine dönük bir başkaldırı şeklinde ele alınabilir çünkü romanın kurgusu içerisinde dönemin politik yapısı, ekonomik yapısı, eğitim sistemi, üniversite sistemi, bütün bunlarla aslında alt metinde Exupéry ciddi biçimde hesaplaşır. Ayrıca hikayenin anlatım olarak melankolik bir yapısı vardır ve bu nedenle de kendi içine çeken bir dil yapısından söz edebiliriz. Bu nedenle kalıcı bir roman olmuştur ve Dünya Klasikleri arasında geçmiştir diyebiliriz.
2.Sizce “Küçük Prens” eseri bir çocuk kitabı mıdır yoksa yetişkinlere yönelik bir eser niteliğinde midir?
Bu konu hep çok tartışılıyor. Küçük Prens, evet, bir çocuk kitabıdır; hayır, bir çocuk kitabı değildir, şeklinde bir cevap verebilirim. Evet, çocuk kitabıdır çünkü çocuğun takip ettiği üst metin fantastik yapısıyla, sevimli haliyle çocuğun keyif alabileceği bir yolculuktur. O yolculuk kendi içinde heyecanlar da taşıdığı için, duygusal yönler de taşıdığı için çocuğu kendi içine çeker ve çocuk o kitabı severek okur. Ancak birinci soruda verdiğim cevaba dikkat edersek, Exupéry’nin ciddi bir hesaplaşma yaşadığını söylüyorum. Sistemle, dünyanın ekonomik, politik, sosyolojik yapısıyla – her şey ile aslında Exupéry bir biçimde hesaplaşır ve bu alt metinde yer alan bir anlamlar bütünüdür. Bunları anlamak için yetişkin olmanın ötesinde Dünya Tarihi, Eğitim Tarihi, politika – bütün bunlar hakkında da bilgi sahibi olmak gerekir, yetişkin olmak da yetmeyebilir bu noktada.
3.”Küçük Prens” kitabı piyasada çocuklara yönelik bir eser olarak sunulmaktadır. Çocuklara uygun bir çeviri niteliği taşıması açısından nasıl bir çeviri süreci izlemek gerekiyor? Bu eserin hedef kitlesinde gerçekten çocuklar mı yer alıyor?
Aslında çeviri meselesi çok önemlidir. Küçük Prens’in çevirileri konusunda geçmiş dönemde ciddi tartışmalar olmuştur. Hatta ben de bir makale yazdım bu konuda. Bu makalede yaklaşık 15 civarında Küçük Prens çevirisini birbirleriyle karşılaştırıyordum ama karşılaştırdığım çok özel bir yan vardı. O özel yan da Exupéry B612 asteroidinden söz eder ve B612 asteroidini bir Türk astronomunun keşfettiğini ve batıda bir kongrede bu keşfini anlattığına ama insanların ilgilenmediğini söyler. Keşfetme yılı 1918’dir. Daha sonra Exupéry özgün metinde şöyle devam eder; der ki bir Türk diktatörü Türklerin başına geçti ve onları batılılar gibi giyinmeye zorladı ve bu sayede astronom başka bir kongrede gitti bildirisini sundu ve alkışlarla kabul ettiler. Şimdi burada diktatör diye gönderme yapılan kişinin Atatürk olduğu algısı ortaya çıkar ama roman içerisinde anakronik bir anlatımı vardır. Astronomun bir bildirisini sunması 1920 yılında gerçekleşir. 1920 yılında daha henüz Cumhuriyet bile kurulmamıştır yani kıyafet devrimi de yapılmamıştır. Yani gerçekten Exupéry Atatürk’e mi gönderme yapmıştır ya da anakronik bir anlatımla farklı bir mesaj mı vermeye çalışmıştır – o tartışılabilir. Ancak Exupéry’nin burada asıl anlatmak istediği batılıların o dönem bağlamında kıyafete bakarak insanları değerlendirdiği ama gerçek bilimsel bilgiye çok bakmadıkları gibi bir eleştiri vardır. Onun yanında bir başka gerçek de batının doğuya bakışında her zaman için bir önyargısı vardır ve bu önyargıyı keşfetmek de mümkündür. Şimdi bunu niye anlatıyorum bu bölümün çevirisinde çevirmenin ciddi bir sorumluluğu vardır. Burada kaynak metne sadakat mı yoksa çocuğu tökezletmeyecek, okuru tökezletmeyecek bir çeviri mi yapılmalı? O konuda çevirmene ve yayıncıya çok ciddi sorumluluklar düşmektedir. Ama genel olarak Küçük Prens’in çeviri sürecine baktığınızda Küçük Prens’in o dediğim gibi duygusal ve melankolik bir anlatımı dışında felsefi bir yanı da vardır ve felsefi anlamlar içeren cümlelerin belirli bir tatta çevrilmesi gerekir ki okurda kalıcı bir etki yaratabilsin. Yani mesela tilkiyle Küçük Prens’in konuşmasında geçen bir yer vardır, “Gülünden sen sorumlusun” der, işte o “Gülünden sen sorumlusun” meselesi hakikaten o metin için çok önemli paragraflardır ve çok ritmik çevrilmesi gerekir, yani tadında çevrilmesi gerekir. Diğer yerlerde de yine çocuğu tökezletmeyecek bir takım cümle yapılarının ortaya çıkması lazım. Çocuk Edebiyatı metinlerinde kaynak metne sadakatten daha çok okurun alımlamasını kolaylaştıracak bir yapının ortaya çıkması önemlidir, diye düşünüyorum.
4.“Küçük Prens” eserinin bu kadar sık çevrilmesinin sebebi nedir? Eserin yoruma açık olmasından kaynaklı olabilir mi?
Bu konuya baştan eleştirel gireceğim. Biraz kolaycılıktır aslında Küçük Prens’in bu kadar çok farklı yayınevlerinden basılması. Kitap piyasada tutmuştur, çok da iyi reklamı yapılmıştır. Bu nedenle birçok yayınevi bu eseri basmak için istekli davranmıştır. Hatırladığım kadarıyla 2015 yılına kadar Küçük Prens telifli bir kitaptı ama 2015 yılının ocak ayında telifi bittiği için daha öncesinde 20 yayınevi Küçük Prens’i çevirirken telif hakları kalktıktan sonra ilk 3 ay içerisinde 70 yayınevi Küçük Prens’i basmıştır. Şu anda muhtemelen 150 civarında yayınevinin Küçük Prens’i bastığını düşünüyorum. Bu aslında biraz kolaycılık, kolay para kazanma yöntemi, tutan bir kitabı herkesin basmak istemesi, bir de telif kalmadığı için de ekonomik sorumluluk da söz konusu değil. Bu noktada metnin kaynak ülkesinden örnek vermem gerekirse Küçük Prens Fransa’da hala bir tek yayınevi tarafından yayınlanmaktadır. Bu da bizim yayıncılığın bu bağlamda kendilerini sorgulamaları gerektiğini ortaya koyan önemli bir veridir.
5.Kitapevlerinde gördüğümüz üzere “Küçük Prens” eserinde fiyat farklılıkları mevcut (Örneğin Cemal Süreya’nın çevirisinin fiyatı farklıyken, Selim İleri’nin çevirisi farklı fiyatta piyasaya sunulmaktadır). Bu fiyat farklılığı sizce neyden kaynaklıdır?
Kitapların fiyat farklılıkları yayınevlerinin o kitaba biçtiği maliyet ile farklılık gösterebiliyor. Mesela çevirmene telif ödemiyorsa veya kitabı baskı konusunda daha ucuza mal edebiliyorsa farklı fiyatlarda satılabiliyor. Bence bir sabit fiyatının da belli sayfalarda ve belli çevirilerde ya da kitaplarda sabit fiyat yönteminin oluşturulması gerekiyor. Bildiğim kadarıyla yayıncılar birliği bu konuda bir girişimde bulunmuş. Sabit fiyat gerçekten önemli. Aynı kitabı farklı fiyatlarla satmak maliyetinin ortak bir kurum tarafından ölçülmesi ve alt sınır üst sınırın belirlenmesi önemlidir. Selim İleri’nin çevirisi de önemlidir. Cemal Süreya ve Tomris Uyar birlikte çevirmiştir. Cemal Süreya ve Tomris Uyar birlikte yaşarlarken yani bir aşk yaşarlarken önce birlikte çevirirler sonra aşkları biter ikisi de ayrı yayınevlerine giderler ve ikisi ayrı ayrı çevirilerini yayınlarlar. Böyle bir hikayesi de vardır.