Çeviri… Tarih boyunca yüzlerce hatta binlerce bilim insanı çeviri üzerine sayısız makale yazmış kuramlar ortaya atıp daha iyi anlaşılmasını sağlamaya çalışmıştır. Peki, nedir bu çeviri? İnsanoğlu varlığının ilk zamanlarından beri farkında olmadan çeviriyi kullanmaktadır. Çeviri günlük hayatta hiç farkında olmadan en çok yaptığımız eylemdir. Gözümüzle algılayıp beynimizde karşılığını bulduktan sonra dile getiririz bütün varlıkların adlarını. Örneğin dışarı bakarken gördüğümüz bir “Sağa Dönülmez” tabelasının üzerinde bulunan işaretleri gördüğümüz anda o işaretlerin çevirisi beynimizde canlanır. Bu yüzden doğada var olan bütün imgelerin, simgelerin ve varlıkların kelimelere dökülmesi çeviri sürecinden geçmektedir. Çevirinin sözlük anlamı ise: “bir dilden başka bir dile aktarma, çevirme, tercüme” (TDK Sözlük, 2020). Evet, sözlükte bu kadar sıradan ve doğal bir eylemdir çeviri. Belki de bu yüzden dışarıdan bakan, bu alanda bilgi sahibi olmayan insanlar çevirinin çok kolay bir iş olduğunu hatta saygı dahi gerektirmediğini düşünür. İşte tam da bu sebepten ötürü birçok çevirmen “Benim bir çevirim vardı da. Sana göndersem şu saate kadar halledebilir misin?” talebiyle karşı karşıya gelir. Çevirmenin gerçekleştireceği eylemin önemi ve zorluğu bu bireyler tarafından anlaşılmamaktadır. Fakat bu alanın içerisine girip o klavyenin başına oturunca çevirinin sadece diller arası yapılan aktarımdan çok daha fazlası olduğu göz ardı edilemeyecek kadar aşikâr hale gelir. Bir çevirmen saatlerini, günlerini bazen aylarını bir çeviriye harcar. Verilen çaba, harcanan efor ve emek yadsınamaz. Çevirmenin bu süreci ve çabayı en aza indirmesinde en büyük rolü çevirmenin verilen dillerde donanımlı, düzenli çalışan ve öğrenmeye ve gelişmeye her daim açık bir birey olması oynamaktadır.
Bir çevirmen olarak çeviriyi iki dil; hatta kültür arasında kurulan bir köprü olarak değerlendirebiliriz. Kaynak dilin ve hedef dilin bulunduğu bağlamda çevirmen tam da bahsi geçen köprü görevini üstlenir. Ne kadar sıkı durursa, iki dil arasındaki geçiş, ulaşım hatta tabiri caizse alışveriş o kadar sağlıklı gerçekleşir. Bu köprü bazen dünya çapında çok satan bir kitabın farklı dilleri konuşan milyonlarca kişiye ulaşımını sağlamada, bazense bir kişi elindeki evrakı yabancı bir kuruma ibraz edeceğinde görevini üstlenir. Çeviri büroları bu alanlarda birçok ihtiyacın giderilmesinde başvurulan ilk adreslerden olmuştur.
İşini layığıyla yerine getiren büroların müşterilerine sunduğu TEP (Translation, edit, proofreading) paketi, müşteri memnuniyetinde üst düzey bir öneme sahiptir. Çeviri sürecinden bahsedilince ilk olarak paketin içerisinde ilk adım olan “çeviri” gerçekleşir. Müşteri, ya internet aracılığıyla ya da büroya gelip çevirisinin yapılmasını istediği metni ve talep ettiği süreyi iletir. Çevirmen metni okur, inceler ve metnin içeriği hakkında gerekli kaynak ve terminoloji araştırmalarını gerçekleştirir. Mevcutsa gerekli terminoloji ya da kullanılması talep edilen terminoloji müşteriden temin edilir. Terminolojinin müşteride bulunmaması halinde çevirmen benzer alanlarda yapılan çevirileri inceleyip kendine yol haritası çizer ya da bağlı bulunduğu kurumda bulunan terminolojileri kaynak alır. Çevirinin sürecinin en önemli kısmını bu araştırmalar oluşturmaktadır. Yapılacak olan çevirinin türü ve içeriği üzerinde yeterli bilgi sahibi olunmadan yapılan çeviriler müşteri memnuniyetini zedeler. Yapılan araştırmalar sonrasında metin belirtilen süre içerisinde çevrilir.
Birçok çevirmen uzun soluklu bir metin çevirisi sürecinden sonra, metni birkaç gün içerisinde tekrar incelediğinde gözden kaçan öğeleri fark eder. Bu durumun önünde geçilmesi için müşteriye durumdan bahsedilip insan faktörünün de göz önünde bulundurularak çevirinin en iyi düzeyde olmasının sağlanması açısından paketin ikinci adımı olan “düzenleme” yapılmasının öneminden bahsedilir. İşte tam da burada devreye editör girmektedir. Müşterinin teslim alacağı çevirilerde herhangi bir yazım, yazı tipi veya stili hatası bulunup bulunmadığını kontrol eder ve düzenlemelerde bulunur. Editörün varlığı çeviri açısından büyük önem taşımaktadır. Gözden kaçan hatalar, verilen bilgilerin doğruluğunun kontrolü müşteri için büyük bir önem taşıdığından editör ortaya çıkan ürünün en güzel şekilde müşteriye sunulmasını sağlar. Düzenleme yapılmadan teslim edilen evraklar kurumun marka değerini düşürür.
Düzenleme sürecinin ardından paketteki üçüncü adım olan “son okuma” hizmeti devreye girer. Editör tarafından yapılan düzenlemelerin ardından yapılan çeviri redaktöre gider ve burada son bir defa gözden geçirilip müşteriye teslim edilir. Redaktörün görevi yapılan çevirinin hedef dildeki yerini, düzenini ve akıcılığını kontrol etmektir Yapılan son okuma işleminde uygulanan tekniklerden biri “yerelleştirme” olarak adlandırılır. Yerelleştirme, yapılan çevirinin hedef dildeki tam anlamına ulaşmasının sağlanmasıdır. Müşteri, yapılan çevirinin hiçbir zaman “çeviri kokmasını” istemez. Örneğin, Türkçe yazılan bir kitap, dergi ya da makale birçok kültürel öğe barındırmaktadır. Bu metinlerin İngilizce çevirilerinin esas can alıcı noktası bu öğelerin hedef dile olabildiğine aktarılıp okuyucu tarafından verilen mesajın anlaşılmasını sağlamaktır. Okuyucu metni incelediğinde, metnin ana dil yazarı tarafından düşünmelidir. Böylelikle çevirinin kalitesi artar. Bu nedenle yerelleştirme işlemi müşteri memnuniyetini perçinleme açısından önemli bir yere sahiptir. Çevirinin içerisindeki öğeleri ve metnin akıcılığını hedef dili an adili olarak konuşan okuyucunun nasıl karşılayacağı redaktör tarafından ölçülür. Günümüzde birçok hukuki kurum ve kuruluşlar, sağlık kuruluşları ve özel firmalar yapılan çevirilerin ana dil okuyucusu tarafından tam olarak anlaşılması veya anlam karmaşasından kaçınılması için redaktörün çeviri dilini ana dili olarak kullanan kişilerden seçilmesini talep etmektedir. Hukuk, tıp, kozmetik gibi birçok teknik terminoloji bilgisi gerektiren metinler özellikle ana dil uzmanı tarafından gözden geçirilip kelimelerin kullanımı, metin içerisindeki akıcılığı kontrol edilmelidir. Örneğin, İngilizceye yapılan bir çeviride kullanılan kelime metnin bilimsel anlamını değiştireceği için birçok büro tarafından gerçekleştirmeyen bu son okuma aşaması hayati önem taşımaktadır.
İşte çeviri aslında böylesine çetrefilli bir süreçten geçmektedir. Çevirmenin elinde güzelce yoğrulduktan sonra müşterinin ya da okuyucunun beğenisine sunulur. Gerçekten de iki dilin, kültürün arasında köprü olmanın verdiği yük her insanın kaldırabileceği türden değildir. Harcanan saatler, bedensel ve ruhsal yorgunluk perde arkasındaki önemli zorluklardandır. Bir çevirmen ve tercüman olarak bu süreçten ve beraberinde getirdiği bütün zorluk ve sorumlukların altından büyük bir keyifle kalkmaktayım.
Abdurrahman EROĞLU