Okurlar, ister orijinal ister çeviri olsun okudukları metnin konusunu birkaç kez cümlelerin üzerinden geçmek zorunda kalmak kolayca anlamak isterler. İşte, editörler tam da bu noktada devreye girerek metni yumuşatır, yazı dilini iyileştirir, belirsizlikleri giderir, cümleleri daha anlaşılır, daha ahenkli ve daha tutarlı hale getirirler. Sadece cümlelere yeniden şekil vermekle kalmaz aynı zamanda metinde yer alan görsellerin de uyumluluk derecelerini gözden geçirirler.
Editörler düzenledikleri metinlerde, hedef kitleye uygunluk ilkesini göz önünde bulundurarak yeri geldiğinde birtakım ekleme, silme veya çıkarma gibi değişikliklerde bulunabilirler, ancak çoğu zaman bu değişiklikleri kendi başlarına yapmazlar. Bunun yerine, metne dair yorumlarını, önerilerini ve düzeltmelerini kaynak metnin çevirmeniyle paylaşır ve hedef metne nihai onaylarını vermeden önce çevirmenle istişarede bulunurlar. Bu noktada, çevirmen ile editörün arasındaki iletişim son derece önemlidir. Eğer sağlam bir iletişim kurulursa, sorunlar kısa sürede çözüme kavuşturulabilir ve olabilecek hataların önüne geçilebilir.
Çoğu kurum, çeviri sürecinin metnin çevirisi tamamlandıktan sonra sona erdiğini düşünür. Oysa bu, eksik hatta yanlış bir algıdır. Birçok çevirmen, kendilerinden talep edilen metinleri çevirmelerinin ardından metinleri tekrar tekrar okur ve inceler. Dil çiftlerine ve uzmanlık alanlarına ne kadar hâkim olsalar da, birtakım noktalar özellikle de sürekli aynı alanda çeviri yapan çevirmenlerin gözünden kaçabilir. Bu durumda, başka bir göze, editörlere ihtiyaç duyulur. Editörler, çeviri metnine daha geniş bir pencereden bakarak netlik, tutarlılık, terminoloji ve özgünlük kavramları üzerinde durmaya özen gösterirler. Bu kavramlardan yola çıkarak, çalışma süresi boyunca birçok editör kendine şu soruları sorar: Çeviri metin, kaynak metindeki mesajı koruyor mu? Hedef kitle terminolojiyi ve söylenmek isteneni kolaylıkla anlayabilecek mi? Çeviri metni tutarlı mı, bağlamdan sapma var mı? Bu tarz soruların cevabını bulmaya çalışmak, kaliteli ve kusursuz bir çevirinin kilit taşıdır.
Farklı çeviri türleri farklı editörlük yaklaşımlarını da beraberinde getirir. Örneğin, edebiyat çevirileriyle hukuki veya teknik metinler aynı kategoride değerlendirilemezler. Bir hukuki çevirinin düzenlenebilmesi için çeviri editörlerinin gerek kaynak dildeki gerek hedef dildeki terminolojiye hâkim olması gerekir. Bir edebi metin üzerinde çalışan çeviri editörlerinden de dilin inceliklerine aşina olmaları beklenir. Aynı şekilde, çeşitli alanlardaki araştırmaların, makalelerin ve akademik tezlerin çevirilerinden meydana gelen bilimsel çeviriler için de çeviri editörlerinin söz konusu alanlara dair terminolojiyi bilmelerini gerektirir.
Sonuç olarak, düzeltme işlemi de çeviri projesinin en önemli üç yönü olan TEP’in (translation/edit/proofreading) ayrılmaz bir parçasıdır. Kaliteli bir çeviri ürünü amaçlanıyorsa, çeviri süreci sonunda kalite kontrol aşaması kesinlikle atlanmamalı ve okurların ya da müşterilerin beğenilerine sunulmadan önce çeviri metinlerinde düzeltme işlemine muhakkak yer verilmelidir.