Kaptan Köşkünde Çevirmenlere Her Zaman Yer Var
2 Kasım 2024 tarihinde Dijital Tercüme Çeviri Şirketleri Grubu Genel Müdürümüz Sn. Senem Kobya, TRT 1 Radyo’da 500 haftayı aşkın süredir Dijital Dönüşüm Ofisi’nin desteğiyle Bilal Eren yönetiminde yayınlanan Dijital Hayat programının konuğu oldu.
Röportajın ana konusu çevirmenlik mesleğinin geleceğiydi. Kobya, ayrıca yapay zekâ, çeviri teknolojileri ve mesleğin evrimi gibi pek çok önemli konuyu ele alma fırsatı buldu. Ancak süre kısıtlaması nedeniyle, derinlemesine değinmek istediği farklı başlıklar için ve verdiği yanıtların detaylarından bir derlemeyi de kendisinin izni ile yayınlıyoruz. Özellikle çeviri öğrencilerinin ve mesleğe ilgi duyanların faydalanabileceğini düşündüğümüz bu yazıda, çeviri teknolojilerinin gelecekteki rolünden insan çevirmenlerin değerine, alan uzmanlığının öneminden mesleki fırsatlara kadar birçok noktaya ışık tutmayı hedefliyoruz.
Çeviri, bizler için yalnızca dil becerilerinden ibaret değil; kültürler arası bir köprü, insan dokunuşuyla şekillenen bir sanat. Bu yazıyı, geleceğin çevirmenleri için ilham kaynağı olmasını umarak yayınlıyoruz.
“Dil Bariyerinin Geleceği: Çeviri Mesleği Ölüyor Mu?
Dijitalleşme, iletişim teknolojilerinin sınırlarını sürekli olarak zorlamaya devam ediyor. Çeviri ve dil öğrenimi de bu değişim rüzgârından nasibini alıyor. Bu konuları tartıştığımız radyo programında, dijitalleşmenin çeviri mesleğine etkileri ve gelecekte bizi nelerin beklediği üzerine konuşma fırsatım oldu. Programın ana başlıklarından biri, Elon Musk’ın 2020’deki iddialı açıklamasıydı: “Beş yıl içinde dil öğrenmeye gerek kalmayacak.” Bu ifadeyi nasıl anlamalıyız? Gerçekten böyle bir geleceğe yaklaşıyor muyuz?
Elon Musk ve Düşünce Gücüyle Çeviri
Musk’ın bahsettiği, beyin-makine arayüzü teknolojileri sayesinde düşünce gücümüzle elektronik cihazları kontrol edebilme hayaliydi. Bu vizyon, hangi dilde düşündüğümüzün artık önemli olmayacağı bir geleceği işaret ediyor. Ancak şu anki gerçekliğimizde, böyle bir sistemden uzaktayız. Musk bu açıklamayı 2020’de yapmıştı ve öngördüğü beş yıllık süre dolmak üzere. Ancak dil bariyerinin ortadan kalkacağına dair söylemler sadece onunla sınırlı değil. Tarih boyunca benzer iddialar tekrar tekrar karşımıza çıkmış.
Çeviri Mesleği: 1950’lerden Günümüze Aynı Başlıklar
1950’lerin başında ilk makine çevirisi çalışmaları başladığında gazetelerde çarpıcı başlıklar atıldı: “Çevirmenlik Mesleği Bitti!” Ancak bu iddialar 1966’ya kadar sürebildi. O yıl, makine çevirisinin işlevsellik açısından beklentileri karşılamadığı bilimsel olarak ortaya konuldu.
Sonraki yıllarda, her teknolojik gelişmede benzer söylemleri duyduk. 2013’te Translate gibi uygulamalar yaygınlaştığında da aynı başlıklar tekrar gündeme geldi. Çeviri yapan kalem, çeviri yapan kulaklık, hatta pandemi döneminde “çeviri yapan maske” gibi haberler bile gördük. Gelecekte belki “çeviri yapan davul gibi ilginç manşetlerle karşılaşmamız da mümkün.
Teknolojik Haberleri Nasıl Değerlendirmeliyiz?
Her abartılı iddiaya inanmamak gerektiğini düşünüyorum. Bu tür haberler, genellikle bir parça gerçeğe dayandırılarak inandırıcı hâle getiriliyor. Örneğin, Oxford Üniversitesi’nin 2024 araştırması, ev işlerinin %39’unun robotlar tarafından yapılacağını öngörüyor. Ancak bu, ev işi yapılmasına artık gerek kalmayacağı anlamına gelmiyor. Teknolojinin ev işlerini tamamen devraldığı bir noktaya ulaşmadık; tıpkı çeviri alanında da teknolojinin insan emeğini tamamen ikame edemediği gibi.
Çevirinin Geleceği: Teknoloji ve İnsan Birlikteliği
Teknoloji çeviri süreçlerini hızlandırıyor, kolaylaştırıyor ve çeşitlendiriyor. Ancak çeviri, yalnızca kelimelerin birebir aktarımı değil; bir kültürün, bağlamın ve niyetin diğer dile taşınmasını içeriyor. Bu nedenle, çeviri mesleğinin “ölümü” ilan edilse bile, insana özgü yaratıcılık ve sezgiler her zaman bu sürecin bir parçası olarak kalacak.
Dijitalleşen dünyada, çevirmenler ve çeviri işletmecileri olarak, teknolojiyi bir tehdit değil, tamamlayıcı bir araç olarak görmek gerekiyor. İnsan ve teknoloji el ele verdiğinde, dil bariyerini gerçekten aşmak mümkün olabilir. Ama bu, her şeyin insansız olduğu bir gelecek anlamına gelmeyecek.
Sonuç olarak, dil öğrenmenin ya da çevirmenlerin ortadan kalkacağı bir dünyadan henüz çok uzağız. Ancak bu gelişmeler, çeviri mesleğinin sürekli evrim geçirdiğini ve çevirmenlerin de bu değişime ayak uydurması gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor.
Yapay Zekâ ile Anlık Çeviri: Gelecekte Dil Öğrenmeye Gerek Kalmayacak mı?
Teknolojinin hızlı gelişimi, dil öğreniminin ve çevirinin geleceğini sıkça tartışma konusu yapıyor. Anlık çeviri sağlayan yapay zekâ araçları ve uygulamaları, her geçen gün daha başarılı sonuçlar veriyor. Peki, bu teknolojiler yakın gelecekte dil öğrenmeyi gereksiz hâle getirebilir mi? Cevap, teknolojinin sınırlarını ve çevirinin derinliğini anlamakta gizli.
Zekâ ve Akıl: Birbirinden Farklı Kavramlar
Bu soruya cevap verirken öncelikle zekâ ve akıl kavramlarının farkını anlamamız gerekiyor. Türk Dil Kurumu’na göre akıl, düşünme, anlama ve kavrama gücüdür; organik bir süreçtir. Zekâ ise bu gücü işleyebilme, uygulayabilme yeteneğidir. Yapay zekâ, yalnızca onu tasarlayan programcıların zekâsına ve yüklenen verilere dayanarak sonuç üretebilir.
Bu noktada, yapay zekâ programcılarının yüksek zekâya sahip olduğuna kuşku yok. Ancak şu soruyu sormamız gerekiyor: Kaç tanesi çeviri süreçlerine dair derin bir anlayışa veya çevirmenlik tecrübesine sahip? Yapay zekâ sistemleri genellikle matematiksel formüller ve sinirsel bağlantılar üzerine inşa edilir. Bu yöntem, insan dilini anlamak için denenmiş en iyi yollardan biri olsa da dil ve çeviri bundan çok daha fazlasını içerir.
Çeviri: Sadece Kelime Değil, Kültür ve Duygu
Dil öğrenmek, kelimelerin anlamlarını bilmekten ve gramer kurallarını öğrenmekten ibaret değildir. Aynı şekilde çeviri de yalnızca teknik bilgi aktarımıyla sınırlı değildir. Çeviri, kültürel, duygusal ve bağlamsal ögeleri bir arada harmanlamayı gerektirir.
Örneğin, Türkçe gibi zengin bir dilde “yüz” kelimesini ele alalım. Bu kelimenin TDK sözlüğünde 20 farklı anlamı bulunuyor. Ayrıca deyimler, atasözleri ve günlük kullanımlardaki varyasyonları da dikkate alırsak bu sayı çok daha artıyor: “Yüz bulmak,” “astarı yüzünden pahalı olmak,” “yüz yüze bakmak”, “yüz görümlüğü” gibi ifadelerin her biri farklı bir anlam ve bağlam içeriyor. Yapay zekâ, bağlamı anlamakta her ne kadar ilerleme kaydetmiş olsa da bu tür karmaşık kullanımları anlamlandırmak ve doğru şekilde çevirmek hâlâ büyük bir zorluk.
Verinin Önemi: Yapay Zekâ Nasıl Çalışır?
Bir yapay zekâ dil modelinin başarılı olabilmesi için büyük miktarda ve kaliteli veriye ihtiyaç vardır. Türkçe gibi bir dilde güçlü bir dil modeli eğitmek için yaklaşık 6-8 trilyon token gerekir. Bu, yaklaşık 10 milyon kitap kadar veriye denk gelir. Ancak bu veriyi toplamak yeterli değil; bu verilerin büyük kısmı yüksek kaliteli çevirilerden oluşmalı, ayıklama süreçlerinden geçmeli ve sonrasında ince ayar yapılmalıdır.
Bütün bu süreçte çevirmenlerin, editörlerin ve uzmanların katkısı olmadan bu verinin kalitesini sağlamak mümkün değildir. Sonuç olarak, yapay zekâ ne kadar ileri giderse gitsin, çevirmenlerin bilgi birikimi ve tecrübesine dayanmadan kaliteli çeviri sonuçlarına ulaşmak zor olacaktır.
Gizlilik ve Güvenilirlik Sorunları
Yapay zekâ uygulamalarının bir diğer önemli dezavantajı, gizlilik ve güvenilirlik konusundaki sınırlılıklarıdır. Birçok yapay zekâ arayüzü, kullanıcıların verilerini toplar ve saklar. Bu durum, özellikle gizli ve kritik çevirilerde ciddi bir sorun teşkil eder. Dahası, bu uygulamalar genellikle “hata yapabilirim, sonuçları kontrol edin” uyarısıyla gelir. Bu, yapay zekâ ile yapılan çevirilerin birebir güvenilir olmadığını ve insan denetimi gerektirdiğini açıkça gösterir.
Peki, Dil Öğrenmek Hâlâ Gerekli mi?
Anlamak, analiz etmek ve yüzeysel bilgi edinmek için yapay zekâ çevirileri yeterli olabilir. Ancak derinlemesine anlamak, doğru sonuçlar elde etmek ve hassas içeriklerde kesinlik sağlamak için hâlâ insan çevirmenlere ihtiyaç vardır. Özellikle kültürel bağlamın, duygusal tonun ve yerelleştirmenin önemli olduğu durumlarda yapay zekânın sınırları net bir şekilde ortaya çıkar.
Sonuç: Yapay Zekâ ve İnsan Çevirisi Birlikte Daha Güçlü
Teknoloji, çeviri süreçlerini desteklemek ve hızlandırmak için müthiş bir potansiyele sahip. Ancak çeviri, insan dokunuşunu, kültürel hassasiyeti ve sezgiyi gerektirir. Yapay zekâ, çeviri dünyasının bir parçası olarak önemli bir rol oynarken, insan çevirmenler ve uzmanlar olmadan bu teknolojilerin gerçek potansiyeline ulaşması mümkün değildir.
Dil öğrenmek ise, yalnızca iletişim için değil, kültürel bir zenginlik ve kişisel bir kazanım olarak her zaman değerli olacaktır. İnsan aklı ve teknolojinin bir arada çalıştığı bir gelecek, dil bariyerlerini aşmanın en etkili yolu olmaya devam edecektir.
Teknoloji Çevirmenleri Değersizleştiriyor mu? İnsan Becerilerinin Yeri ve Geleceği
Teknolojinin hayatımızdaki yeri büyüdükçe, pek çok meslek grubu “Acaba bizim yerimizi alır mı?” sorusuyla karşı karşıya kalıyor. Çevirmenlik de bu tartışmaların odağında yer alıyor. Yapay zekâ (YZ) destekli çeviri araçları, anlık çeviri uygulamaları ve büyük dil modelleri (LLM’ler), bu mesleğin geleceği hakkında karışık duygular yaratıyor. Ancak bu gelişmeleri değerlendirirken çevirmenlik mesleğinin derinliklerini, insan dokunuşunun yerini dolduramayacak noktalarını unutmamak gerekiyor.
Star Trek’in İlham Verdiği Bir Bakış: Uhura’nın Mesajı
Dünyanın en ünlü bilim kurgu serilerinden Star Trek (Uzay Yolu), insanlığın geleceği ve teknolojinin olasılıkları hakkında öngörülerde bulunmuş bir yapım. Atılgan gemisinin iletişim subayı Uhura, çevirmenlik mesleğinin geleceğine dair önemli dersler sunuyor. Gemide ileri bir “Universal Translator” (Evrensel Çevirici) olmasına rağmen, Uhura’nın rolü bunun çok ötesindeydi:
- Farklı kültürlerin niyetlerini ve duygularını anlamak,
- Diplomatik krizleri yönetmek,
- Anlam aktarmanın ötesine geçerek kültürel empati kurmak.
Bu örnek bize şunu gösteriyor: Çeviri, yalnızca diller arası bir geçiş değil, kültürler arasında bir köprü kurma eylemidir. Teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, insanın duyarlılığı, sezgisi ve bağlamsal anlamlandırma becerisi olmadan bu köprünün eksik kalacağı açıktır ve kaptan köşkünde çevirmenlere her zaman yer var
YZ ve Çevirmenlik: Destek mi, Tehdit mi?
YZ’nin çeviri üzerindeki etkisi, genel metinlerde hız ve maliyet avantajı sağlamak açısından önemli bir adım. Ancak bu teknoloji henüz;
- Derin kültürel bağlamları anlamakta,
- Terminolojik tutarlılığı sağlamakta,
- Hukuki veya teknik metinlerin karmaşıklığını çözmekte,
- İnsan yaratıcılığını gerektiren duygusal tonlamaları aktarmakta sınıfta kalabiliyor.
Çeviri sadece “kelimelerin” değil, aynı zamanda duyguların, niyetlerin ve kültürlerin aktarılmasıdır. Bağlama göre doğru olanı seçmek, yapay zekânın ötesinde insan aklını ve deneyimini gerektirir.
Çevirmenlerin Geleceği: Risklerden Öte Bir Değer Yaratmak
YZ çevirinin hata payı her zaman olacaktır. Ancak çevirmenler bu riskleri minimize ederek ve doğru anlamı inşa ederek vazgeçilmez bir değer yaratır. Küreselleşme ile çeviri ihtiyacı her geçen gün artıyor; öyle ki, çeviri sektörünün önümüzdeki on yılda %7,9 oranında büyümesi bekleniyor. Bu, insan çevirmenlere olan ihtiyacın devam edeceğini gösteriyor.
Özellikle hukuki, teknik ve tıbbi çevirilerde her kelimenin doğru aktarımı hayati önem taşır. Bu alanlarda, insan çevirmenlerin sağladığı uzmanlık bir kenara bırakılacak bir lüks değildir. Çünkü her yanlış kelime büyük riskler, her doğru kelime ise güvenli köprüler anlamına gelir.
Sonuç: Teknoloji ile İnsan Emeği El Ele
Yapay zekâ araçları çevirmenlerin yerini almayacak, aksine onların işlerini daha verimli hale getiren bir destek aracı olacak. Ancak burada önemli olan, bu araçları geliştirenlerin çeviri süreçlerini anlayan ve dilin inceliklerine hâkim profesyonellerle iş birliği yapmasıdır. Çevirmenler, gelecekte de kültürler arası köprüleri inşa etmek, insani dokunuşu sürdürmek ve teknolojinin yapamadığı noktaları tamamlamak için vazgeçilmez olacaklar.