“Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum.” –Kemal Basmacı
It was the happiest moment of my life, though I didn’t know it.
Bu cümle ile başladı her şey… Önce bir roman oldu satır satır, sonra bir müze adım adım…
Orhan Pamuk’un kaleme aldığı aynı adlı romanı ile yaptırdığı bu aşk dolu müzeyi gezmediyseniz, Çukurcuma’nın kendine has kokusunu içinize çekerek yürümediyseniz o sokaklarında İstanbul’u eksik tanıyorsunuz demektir.
Roman ve Müze Üzerine
Pamuk, 1990’lı yıllardan itibaren müze ve romanı artık bir bütün olarak düşünmeye başladı. 1974 ile 2000’li yılların başı arasında geçen bu aşk romanı, biri zengin diğeri ise orta halli iki aile üzerinden geçmişe dönüşler ile hatıralarla dolu 1950 ile 2000 yıllarının İstanbul’unu ve hayatını anlatıyor. Müzenin özelliği; romanda bahsi geçen kahramanların kullandığı, giydiği, duyduğu, gördüğü, biriktirdiği ve hatta hayal ettikleri eşyaların hassasiyetle düzenlenmiş olan özel kutu ve vitrinlerde sergilenmesidir. Masumiyet Müzesi 2012 yılının baharında açılmış olup roman ise 2008 yılında basılmıştır.
Günümüze kadar on binlerce ziyaretçiye ev sahipliği yapan müze için ünlü sanat tarihçisi Simon Schama, Financial Times gazetesine yazdığı bir yazısında, “Dünyadaki en güçlü, en güzel, en insanî ve en etkileyici çağdaş sanat eseri. Aynı zamanda hem şiir hem karamizah gibi; hem zarif ve şefkatle dolu, hem de kutu kutu, vitrin vitrin, estetik olarak muhteşem.” cümleleri ile anlatmıştır müzeyi müzeseverlere.
Manzaradan Parçalar’da; Masumiyet Müzesi ile ilgili sözleri şöyle Pamuk’un; “Müzem, benim hikayemin resimlemesi olmadığı gibi, romanım da müzenin bir anlaşılması değil.”(Manzaradan Parçalar, S. 455)
Yıllardır tartışılır olan –aslında yanıtı müzenin resmi sayfasında yazıyor ve Pamuk tarafından defalarca anlatılmış olsa da- Masumiyet Müzesi’nde önce romanın yazılıp sonra müzenin yapıldığı mı yoksa durum tam tersi mi? Yazar olarak Orhan Pamuk, hakkında tartışılmaya girilemeyecek; hayali, sesi, cümleleri henüz bir surete bürünmemiş adeta sihirli biriymiş gibi sevilir okurları tarafından (ben de dahil) müzegezerlerin roman ile müze arasındaki ilişkiyi irdelemeleri ya da inanamıyor olmalarına bir açıklık getirmek üzere: Pamuk en başından, 1990’lı yıllardan bu yana roman ve müzeyi birlikte düşünmüştür. Romanını, müzeyi düşünerek ve müzede sergilenecek eşyaları toplayarak yazdı dolayısı ile bu karmaşık ve emek isteyen süreç bizlere iki eşsiz meyve verdi; Masumiyet Müzesi romanı ve romanı yaşayabileceğimiz bir mimari yapıt.
Kurgusal bir müze olan bu binada kendinizi küçük bir zaman yolculuğuna çıkmış gibi hissedeceksiniz öyle ki yirminci yüzyılın ikinci yarısına, o dönemlerin İstanbul’una, bardaklarına, tuzluklarına, gazete kupürlerine ve hatta kibritlerine bakarken hisleriniz birbirine girecek. Hikayeye uygun atmosferi ile “gerçek insanlara ait” anılara bakacak, tanımadığınız yüzleri görecek ama onları çok seveceksiniz.
Müzede Sergilenenler
Beğendiği, tanıdıklarının evlerinden ya da eskicilerden eşya toplayarak işe başladı Pamuk. Sonra yavaş yavaş Kemal ile Füsun’un (Romanın baş karakterleri) aşk dolu hikayesini oluşturdu. Romanına uygun gördüğü eşyayı bir eskici dükkanından alıyor, sonra bu aldığı eşyayı romanında tasvir ediyordu. Kimi zaman yeni bir eşya ile karşılaşıyor, yeni bir hikaye yazıyor ve o zamanda bu yeni hikaye için başka başka eşyaların arayışına giriyordu.
Müzedeki en gerçekçi şey, bir zamanlar içinde Keskin ailesinin (Romanın baş karakteri olan Füsun’un ailesi) yaşadığı ve sonra müzeye çevrilen binadır.
4213 İzmarit
Müzenin girişindeki duvarda tam 4213 tane sigara izmariti sergileniyor… Bu izmaritlerin sırrını Orhan Pamuk’tan okumak gerekir;
“Kemal, Füsun’un 4213 sigara izmaritini bazan bana gururla gösterir, onlar hakkında hikayeler anlatırdı. Sigaraların her birini dikkatle tarihlendirmiş, yer yer notlandırmıştı. Romanda da bazılarını kullandığım bu notları, Kemal’in benden istediği gibi, izmaritlerin altına kendi el yazımla tek tek yazdım.”
Müzeyi gezmek, anlamak için romanı okumak şart mı?
Müzenin dili olsa bize şunları söylerdi; “müzeden zevk almak için romanı okumaya gerek yok. Tıpkı romandan zevk almak için müzeyi gezmeye gerek olmadığı gibi… Ancak romanı okuyanlar, müzenin çeşit çeşit anlamını daha iyi kavrayacakları gibi, müzeyi gezenler de romanı okurken fark etmedikleri pek çok şeyi görecekler.”[1] [1]
[1] Kaynak: https://masumiyetmuzesi.myshopio.com/page/muze
Müzeye Giriş, Ziyaret Saatleri ve Ulaşım
Bilet ve Kitapla
Giriş
Binanın girişinden –pazartesi günleri hariç- her gün 10.00- 17.30 saatleri
arasında –Perşembe günleri 20.30’a dek- satın alabileceğiniz gibi, Orhan
Pamuk’un Masumiyet Müzesi adlı romanının son sayfalarındaki tek girişlik bileti
gişede damgalatarak davetiyenizi onaylatabilirsiniz. Bilet gişesi 17.30’da
kapanmaktadır. Dilerseniz grup rezervasyonu da yaptırabilirsiniz.
Ziyaret Gün ve
Saatleri
Salı, Çarşamba, Cuma, Cumartesi ve Pazar Günleri: 10.00- 18.00Perşembe: 10.00- 21.00
Masumiyet Müzesi sadece Pazartesi günleri ve ayrıca her yıl 1 Ocak’ta, Ramazan ve Kurban Bayramlarının ilk günlerinde ziyarete kapalıdır.
Bilet Ücretleri
Tam (T.C. Vat): 25 TL, Öğrenci: 15 TL, Sesli Rehber/ Rehberli Tur: 5 TL
Not: Müzenin yalnız giriş katı tekerli sandalyeli ziyaretçilere uygun olup Müze Kart kabul edilmemektedir.
Ulaşım
İstanbul, Çukurcuma’da, İstiklal Caddesi ile Tophane arasındadır. Çukurcuma Caddesi, Dalgıç Çıkmazı, 2, 34425, Beyoğlu, İstanbul, Türkiye
Daha fazlası için: www.masumiyetmuzesi.myshopio.com
Roman Önerisi
Hala okumadıysanız, okuyun…
YKY Roman Tanıtımından
“Hayatımın en mutlu ânıymış, bilmiyordum.”
Nobel ödüllü büyük yazarımız Orhan Pamuk’un harikulade aşk romanı bu sözlerle başlıyor…
1975’te bir bahar günü başlayıp günümüze kadar gelen, İstanbullu zengin çocuğu Kemal ile uzak ve yoksul akrabası Füsun’un hikâyesi: Hızı, hareketi, olaylarının ve kahramanlarının zenginliği, mizah duygusu ve insan ruhunun derinliklerindeki fırtınaları hissettirme gücüyle, Masumiyet Müzesi, elinizden bırakamayacağınız ve yeniden okuyacağınız kitaplardan biri olacak.
Masumiyet Müzesi’ni okurken yalnız aşk hakkında değil, evlilik, arkadaşlık, cinsellik, tutku, aile ve mutluluk hakkındaki bütün düşüncelerinizin derinden etkilendiğini ve kitabın rengârenk dünyasından hiç ayrılmak istemediğinizi göreceksiniz.
Romandan bazı alıntılar…
“Bana yalan söylemeni isterdim aslında. Çünkü insan ancak kaybetmekten çok korktuğu bir şey için yalan söyler.”
“Herkes bilsin, çok mutlu bir hayat yaşadım.”