Çoğu kişi çeviri eylemini gerçekleştiren kişiye “tercüman” dese de çeviri yapan her kişiyi “tercüman” olarak adlandırmak doğru değildir. Zira her şeyden önce çeviri eylemi “sözlü” ve “yazılı” olmak üzere ikiye ayrılır.
Yazılı çeviri eylemini gerçekleştiren kişiye “mütercim”; sözlü çeviri eylemini gerçekleştiren kişiye de “tercüman” denir. Her ikisinin de ortak amacı, kaynak dildeki bir mesajı hedef dile aktararak bir iletişim köprüsü kurmak olsa da çalışma stilleri ve şartları açısından birtakım farklılıklar gösterirler.
Bir mütercimin söylenmek isteneni bir bağlama oturtmadan önce gerekli araştırmaları yapabilmesi için bir tercümana göre daha fazla zamanı vardır. Tercümanın ise çoğu zaman bağlamı hedef dilde oturtabilmesi için daha kısıtlı bir zamanı vardır. Mütercim, sözlü çevirideki kadar bir zaman kısıtlaması olmadığı için terminoloji araştırması yapmak, basılı veya internet ortamındaki kaynaklardan bilgi edinmek, uzmanlara danışmak, sözlük taraması yapmak gibi adımlarda daha esnek davranır. Tercümanın ise araştırma konusunda yapabilecekleri sınırlıdır; konuşma öncesinde kendisine gönderilen birtakım bilgilendirme metinleri, konuşmacı notları veya sunumlar aracılığıyla bağlam konusunda bilgi sahibi olabilir. Sözlü çeviri belirli bir zaman diliminde gerçekleştiği için dakikalarla hatta saniyelerle yarışan tercümanın mütercime göre çeviride hata yapma payı daha yüksektir.
Mütercim, genellikle masa başında, kimi zaman evde, kimi zaman ofis ortamında ve yalnız olarak faaliyet gösterir. Tercüman ise, konferans salonları, hastaneler, devlet daireleri, mahkeme salonları gibi ortamlarda çalışır. Bu ortamlar genellikle kalabalık olduğu için tercüman yalnız değildir ve mütercime göre ses, ışık, gürültü gibi dış faktörlerden etkilenmeye daha müsaittir. Bazı durumlarda, tercümanın yurt dışında düzenlenen organizasyonlarda çeviri yapmak üzere seyahat etmesi gerekebilir. Mütercimden farklı olarak, mikrofon, kulaklık ve çeviri kabini tercümanın vazgeçilmez donanımlarındandır.
Gerek mütercim gerekse tercüman için çeviri eylemi süresince endişe duydukları birtakım noktalar vardır. Mütercim, kendisinden talep edilen çeviri projesini belirtilen zaman diliminde teslim etme kaygısı yaşarken; tercüman ise birçok insan önünde konuşma yaptığı ve çeviri ürünü dinleyicilere anlık olarak ulaştığı için üzerinde ekstra bir sorumluluk bilinci hisseder. Bu durumda, tercüman dinleme, çözümleme, diğer dile aktarma aşamalarını hatasız olarak gerçekleştirebilmek mütercime göre daha fazla konsantrasyon sağlamak zorunda kalır.
Sonuç olarak, kaliteli bir sözlü ve yazılı çeviri ürünü elde edebilmek için hem mütercim hem de tercüman çeviri yaptığı alana dair terminolojiye ve dil çiftlerine hâkim olmalıdır. Zira çalıştıkları alanlar ve koşullar farklı olsa da ikisinin de ortak bir amacı vardır: Toplumlar, diller ve kültürler arasındaki bariyerleri ortadan kaldırarak iletişim kurmak.