Prof. Dr. Mehmet Şahin ile Temmuz 2022 tarihinde yapmış olduğumuz röportaj içeriğidir:
Bilkent Üniversitesi Mütercim-Tercümanlık Bölümü’nden 2000’de mezun olan Prof. Dr. Şahin yüksek lisans eğitimini aynı üniversitede öğretmen eğitimi alanında tamamlamıştır. Ardından doktora çalışmaları için ABD’ye giden bilim insanı, Iowa Eyalet Üniversitesinde müfredat ve öğretim alanında doktora çalışmalarını sürdürmüştür. Boğaziçi Üniversitesi Çeviribilimi Bölümünde Başkanlık görevine devam eden Sn. Mehmet Şahin, Eylül 2019’dan bu yana çeviri teknolojileri, çeviri eğitimi ve makine çevirisi alanlarında akademik çalışmalarına devam etmektedir.
Sn. Prof. Dr. Mehmet Şahin ve araştırma ekibi; Nihan Yeğinobalı, Kemal Tahir, Ahmet Cemal, Nihal Yalaza Taluy gibi artık hayatta olmayan çevirmenlerin biçem ve üslubunu günümüzdeki edebi eserlere de yansıtabilmeyi hedefleyen bilimsel bir çalışma yürütmektedir. Makine çevirisinin bu zamana dek kırmızı çizgisi sayılan edebi metin çevirileri üzerine yürüttüğü araştırması doğrultusunda TÜBİTAK Araştırma Başkanlığı (ARDEB) 1001 tarafından destek alan Sn. Prof. Dr. Mehmet Şahin ile gerçekleştirdiğimiz bu röportajda makine çevirisinin dil endüstrisine olan etkilerine, evrimine ve tarihine değindik. Makine çevirisinin geleceği, genç çevirmenlerin teknolojik gelişmeler doğrultusunda kendilerini nasıl konumlandırmaları gerektiği, makine çevirisinin ergonomi, ücretlendirme ve çevirmenler üzerindeki psikolojik etkileri ve daha nice konu hakkında gerçekleştirdiğimiz kapsamlı röportajımız; Yiğit Çakır’ın yönelttiği, makine çevirisinin yeterliliği hakkındaki soruyla başlıyor!
Yiğit Çakır: Sayın Mehmet Hocam, izninizle genel bir soruyla röportajımıza başlamak istiyorum. Sizce kullanım sıklığı ve çeviri metinleri üzerindeki yeterliliği konusunda makine çevirisi nasıl bir rol oynuyor?
Mehmet Şahin: Öncelikle sektörde yer almadığımı belirtmekle başlamak isterim. Ancak, makine çevirisinin akademideki yansımalarından bahsetmek gerekirse giderek artan bir önemi olduğundan söz edebilirim. Zaten müfredatlara baktığınızda çeviri derslerinin, daha doğrusu çeviri teknoloji derslerinin sayısının ve çeşitliliğinin arttığını görüyoruz. Eskiden hiç çeviri teknolojisi dersi olmayan veya en fazla bir adet çeviri teknolojisi dersi olan bölümlerin de artık en az 1-2 dersi zorunlu, birkaç dersi de seçmeli hâle getirerek çeviri teknolojilerinin ve makine çevirisinin farklı yönlerine ağırlık vermeye çalışıyorlar. Bunun sebebi de bu yönde doğan ihtiyaç. Sektöre baktığımızda da bu teknolojilerin çeviri sürecine katkıda bulunduğunu artık herkes görüyor. Özellikle 2016’dan sonra nöral makine çevirisine geçişle Türkçede de bu araçların oldukça işe yaradığını gördüklerinde sektörde herkes, bu ürünleri çeviri sürecine dahil etmeye başladı. Diğer çeviri belleği, terminoloji araçları gibi araçlar da özellikle teknik, haber çevirisi, hukuki çeviri alanlarında giderek büyüyen bir veri tabanı hacmi oldukları için sonuçları alınmaya başladı. Tabii bir de verinin erişilebilirliği, internet üzerinde erişilebilen veri tabanları, TMX dosyaları gibi dosyalar da aslında bu araçların sektörde giderek daha çok benimsenmesini sağladı. Tabii, son 2 yıldaki salgın sürecinde evden çalışma alışkanlığı da oldukça yaygınlaştığı için özellikle bulut tabanlı çeviri araçları daha çok tercih edilir hâle geldi. Dolayısıyla bu da çeviri hacmini giderek artırdı. Sonuç olarak kalite giderek artıyor. Makine çeviri sistemleri bütünce temelli (corpus-based) oldukları için verinin artmasıyla beraber kalite de artmaya başladı. Bulut temelli çalışma ortamında da paylaşılabilirlik ve her yerden erişilebilirlik gibi avantajlar sektör için oldukça olumlu bir çalışma ortamı yarattı. Tabii bu durumu çalışanların bakış açılarından da değerlendirmek gerekli. Bir sürü olumsuz yönleri de olabilir. Başta ergonomi, ücretlendirme, çalışma şartları, psikolojik, psikososyal ve fiziksel ergonomi gibi konular var. Bunların da değerlendirilmesi lazım. Sonuç olarak teknolojinin ağırlığı giderek artıyor. “Google çeviri” diye dalga geçtiğimiz çeviriler artık yok. Türkçede bu böyleyse diğer dil çiftlerinde çeviri kalitesinin ne kadar ilerleme kaydettiğini tahmin etmek zor değil. Özellikle çok konuşulan Avrupa Birliği ve BM dillerine dair kullanılabilecek sayısız açık kaynak var. O yüzden bunun daha da artacağını düşünüyorum.
Yiğit Çakır: Makine çevirilerinin kalitesinin ivme kazanarak geliştiğinden, özellikle çok konuşulan dillerin sahip olduğu açık kaynakların veri hacminin gelişmesine katkı sağladığından ve artık makine çevirilerinin yetkinliklerinin küçümsenemeyecek boyutta olduğundan bahsettiniz. Peki, makine çevirisi sonrası düzeltme becerisini biz genç çevirmenlerin öğrenim dönemleri boyunca edinmesi mümkün müdür? Gerekli midir?
Mehmet Şahin: Güzel bir soru. Makine çevirisini düzeltme yeni bir iş alanı gibi ortaya çıktı çünkü kimse şu anda çeviri metinlerinin sıfırdan kalem kağıtla çeviri yapılmasını talep etmiyor. Belki de şu an çeviri piyasasındaki metinlerin %80’i bir makine çevirisi, bir çeviri belleği sürecinden geçtikten sonra insan önüne geliyor. Bu duruma tabii ki Çeviribilimi, Mütercim ve Tercümanlık bölümünde okuyan öğrencilerin hazır olması gerekir. Ancak bu demek değildir ki biz bu öğrenciler bölüme girer girmez “Bu Google çevirisi, bu Yandex çevirisi, bu çıktıları düzelt, daha iyi metin haline getir.” cümlelerini sarf edebiliriz. Bu noktadan yola çıkarak bir çeviri eğitimi tasarlarsak bunun uzun vadede çok farklı sonuçları olabilir. Öncelikle şunu vurgulamak lazım: Makine çevirisini düzeltebilmek için çok iyi bir çevirmen olmak gerekiyor. Çok iyi bir çevirmen olabilmek için de çeviribiliminin temel taşları olan dersleri, teknikleri, çeviri stratejilerini iyi öğrenmek gerekiyor. O sebeple ben şahsen Çeviribilimi ile Mütercim ve Tercümanlık bölümlerinde ilk iki senede bu temel çeviri becerilerinin geliştirilmesine odaklanılması gerektiğini düşünüyorum. Sonrasında farklı derslere yayılmış biçimde ya da teknolojileri derslerinde makine çevirisini düzeltme çalışmalarına ağırlık verilebilir.
Bu demek değildir ki o ilk iki senede öğrenci kesinlikle makine çevirisiyle muhatap olmasın, hiç görmesin. Öğrencinin bu teknolojilerle olan etkileşimini engelleyemeyiz, en nihayetinde herkes tarafından kullanılıyor. Bazı ödevler verilerek öğrencilere alıştırmalar sunulabilir. Burada önemli olan öğrencilerin makine çevirisinin iyi ve kötü yönlerini ayırt edebilecek düzeye gelmeleri.
Tabii ki makine çevirisiyle üretilen metinlerin çok uzun vadede dile etkisi, onun da öncesinde çevirmene olan etkisi, makine çevirisi üzerinden hareket edilerek oluşturulan bir son metin ile makine çevirisinin hiç araya girmediği, insan tarafından çevrilen bir son metin arasında ne gibi farklılıkların olduğu da araştırılan konular arasında. Buna dair bizim de bazı çalışmalarımız var. Makine çevirisinin yaratıcılığı ne yönde etkilediğini araştırıyoruz. Özellikle genç çevirmenler için bu konu daha önemli.
Makine çevirisinin orta yaşa gelmiş deneyimli bir çevirmeni etkilemesi daha zor fakat daha çeviriyle yeni tanışmış birinin sıfırdan makine çevirisinden hareketle bu becerilerini geliştirmesi bazı riskler barındırabilir.
Yiğit Çakır: Katılıyorum hocam. Ham makine çevirisi kullanımı alışkanlık haline gelirse genç çevirmenlerin çeviri yeterliliklerine ket kurabilir, çeviri tercihlerini etkileyebilir. Bir benzerini bizzat yaşadım. Makine çeviri çıktılarına merak saldığım için pek çok çeviri motorunda aynı çeviri metnini kullanarak kıyaslama yaptım. Bir zaman bu araçların sonra benim çeviri becerimi etkilediğini fark ettim.
Mehmet Şahin: Sonuçlar çok farklı, değil mi?
Yiğit Çakır: Kesinlikle, çok farklı. Çünkü makineden ham bir sonuç çıkıyor, istemsizce makine çevirisi sonuç metninden etkileniyor ve seçimlerimde değişikliklere gidiyorum.
Mehmet Şahin: Evet, çünkü makine olaya çok çizgisel bakıyor. Cümleyi bölmüyor, kelimeyi aynen aktarmaya çalışıyor. O açıdan bazı metin türlerinde belki tercih edilebilir bir seçenek olabilir ama yaratıcılık isteyen, biraz dil becerilerinin ortaya çıktığı metinlerde kısıtlayıcı hale gelebilir. Bu çeviri türlerinde tabii ki farklı beceriler gerekiyor. Dolayısıyla, makine çevirisi tarafından üretilmiş metinlere ya da yapay zeka tarafından üretilmiş tek dilli metinlere maruz kalmak şu anki gençliğin insanlarını nasıl etkileyecek, o da ayrı bir tartışma konusu. Şu an belki sizin için o kadar yeni olmayabilir ama bizim “Bu çeviri kokuyor.” şeklinde tasvir ettiğimiz hisle belki bir sonraki jenerasyon hiç tanışmayabilir. Onlara çok doğal gelebilir, bu tür etkilerin de tartışılması lazım.