Tarihteki Çeviri Hataları ve Sonuçları

dijital-tercume-jerome

 

Babil kulesinden ve öncesinden bu yana tarihte var olan en eski mesleklerden biridir çevirmenlik. Her şeyin dijital ortamda gerçekleştiği şimdiki dönemde yapılan tercümelerde, bir hata olduğu takdirde işveren tarafından çok rahat bir şekilde geri dönüş alınabiliyor. Şimdiki zamana göre geçmişte bu işi yapmak oldukça zor iken, hataların telafisi de bir o kadar zordu. Çevirmenlik mesleği bugün dahi zorluğunu korurken geçmişi hayal etmek çok da güç değil. Çünkü hatalı bir çeviri kimi zaman savaş çıkmasına, kimi zaman devletler arası ilişkilerin gerilmesine, kimi zaman da şirketlerin zarara uğramasına, hatta bilim dünyasında bile yanlış bilgilerin var olmasına sebep olabilmekte.

Tarihte Kısa Bir Yolculuk

BBC dergisinin arşivinden çıkan çeviri hatalarının toplanıp yorumlandığı bu bölümde diplomasiden bilime birçok alanda yapılan çeviri hataları gün yüzüne çıkıyor.

Mars’ın Muhteşem Kanalları

Yıl 1877, İtalyan gökbilimci Giovanni Virginio Schiaparelli, Mars’ın haritasını çıkarmak için kollarını sıvamış. Schiaparelli, Mars gezegeninin yüzeyindeki karanlık ve aydınlık kısımları “denizler” ve “kıtalar” olarak isimlendirmiş. Bazı yerlerde boğaz olduğunu düşünmüş ve bunu İtalyancada “kanal” anlamına gelen “canali” kelimesi ile yazmış.

Ancak o zamanın çevirmenleri bunu “kanal” olarak tercüme etmiş, bu tercüme neticesinde Mars’ta kanallar inşa eden zeki canlıların olduğuna dair bir teorinin hayat bulmasına neden olmuş. İnsanların uzayda hayat olduğuna dair inancından mıdır bilinmez kimse bunu sorgulamamış, üstelik 1894-1895 yılları arasında Amerikalı gökbilimci Percival Lowell bu kanalların gerçek olduğunu düşünerek yüzlercesinin haritasını yaptırmış. Buna ek olarak gezegenlerine 20 yıl içinde “kanallar” inşa eden Marslıların mühendislik zekâlarına yönelik üç adet kitap yayınlanmış ve bu kitaplar ilerleyen yıllarda bilimkurgu romanlarına ilham kaynağı olmuştur.

Neyse ki bu hayal ürünü ve çeviri hatası yıllar sonra düzeltilmiş ve bugün herkes Mars’ta olağanüstü mühendislik dehası olan Marslıların olmadığını ve kanalların hatta boğazların ve denizlerin olmadığını biliyor. Bir çeviri hatası yüzünden yıllarca Mars’ta kanallar olduğuna inanıldı.

Polonya’yı Arzulamak Üstüne

Tarihler Soğuk Savaş dönemini gösterirken, dönemin Amerikan başkanlarından Jimmy Carter, 1997 yılında komünist rejimle yönetilen Polonya’ya ziyaret gerçekleştirir. Ziyareti sırasında yaptığı konuşmasında Polonyalıların geleceğe dair arzusunu öğrenmek istediğini söyler ve işte tam o anda olanlar olur. Çevirmen bunu “Polonyalıları şehvetle arzuluyorum” olarak çevirince ortamda nefesler tutulmuş herkes kısa süreli bir şok yaşamış, neyse ki hata bir süre sonra fark edilip düzeltilmiş.

Fakat şanssız başkan Jimmy Carter’ın çeviri ile yaşadığı skandal burada bitmiyor. “Bu sabah Amerika’dan ayrıldım” sözleri “Bu sabah Amerika’ya bir daha dönmemek üzere ayrıldım” olarak çevrilmiş. Başkanın şansızlığı bununla da bitmemiş. Köklü dergilerden olan Time dergisinin o zaman yayınladığı dergiye göre, Carter’ın “Polonya’da olmak mutluluk veriyor” sözleri “Polonya’nın cinsel organını tutmak mutluluk veriyor” şeklinde aktarılmış.

Bunun üzerine Carter Polonya’da yiyeceği özel akşam yemeğinde yeni tercümanı kullanmamış, fakat başkanın şanssızlığı burada yine peşini bırakmamış. Yemekteki konuşmasında ilk cümlesini söyledikten sonra masada bir sessizlik olmuş, peşinden gelen ikinci cümlesi de öyle olmuş ve başkan, yeni tercümanın onun İngilizcesini anlamadığının ve sessiz kalmayı tercih etmesinin üstüne konuşmasını yarıda kesmiş. Carter Polonya’dan ayrılırken maalesef espri konusu haline gelmiş. Neyse ki bu olayın Soğuk Savaş’a çok büyük bir etkisi olmamış.

 

Kürekle Gömmek ya da Gömmemek İşte Bütün Mesele Bu!

Yine Soğuk Savaş yıllarından kalma bir tercüme hatası. Yıl 1956, Soğuk Savaş ortamının tırmanışı hızla sürerken yapılan tercüme hatası ortamın daha da gerilmesine yol açmıştır. Dönemin Sovyet lideri Nikita Kruşçev, Moskova’daki Polonya elçiliğinde Batılı diplomatlara yönelik verilen bir yemekte konuşma yapmış. Konuşmasında söylediği sözü “Sizi mezara gömeceğiz” olarak tercüme edilince ortalık bir anda buz kesmiş. Bu tercüme hatası ciddiye alınmış ve dönemin gazete ve dergilerin manşetlerine taşınmış. Bu olay, Sovyetler Birliği ile Batı (özellikle Amerika) arasındaki soğuk savaşın iyice soğumasına neden olmuş.

Aslında Kruşçev’in söylediği şey “Hoşunuza gitsin ya da gitmesin, tarih bizim yanımızda. Sizin altınızı oyacağız” imiş. Bu sözlerini de Kral Marx’ın Komünist Manifesto’sundaki “Burjuva kendi mezar kazıcılarını yaratacak” cümlesine dayandırmış. Bağlam olarak söylemeye çalıştığı şey aslında komünistliğin, kapitalizme göre daha çok yaşayacağı imiş.

Yıllar sonra tarih 1963’ü gösterdiğinde, Kruşçev o çeviri hatasını sahiplenmiş ve “Zamanında “Sizi gömeceğiz” demiştim ve bu yüzden başımı belaya soktum” cümlesini kurmuş, hemen sonra bunu da düzeltip şöyle söylemiş: “Elbette kürekle gömmeyeceğiz. Sizi kendi işçi sınıfınız tarihe gömecek.” Bu tutumla aslında komünistliğin yüceliğini vurgulamakta, kendilerinin ekstra bir şey yapmasına gerek olmadığını ifade etmeye çalıştığı söylenmekte.

1830 Diploması Gerginliği

Yıl 1830, Fransa ve Amerika arasında görüşmeler yaşanıyor. Bu görüşmeler sırasında yapılan bir tercüme hatası, tartışmaları beraberinde getiriyor. Diplomasi dilinde “talep etmek” yoktur, “istirham etmek” vardır. Fransızca “istirham ederim” anlamına gelen “demander” kelimesi, 1830 yılında Beyaz Saray’a Fransa tarafından gönderilen mektubun “Fransa hükümeti… talep ediyor” şeklinde tercüme edilmesinin diplomasi diline aykırı olduğu için, iki ülke arasında tartışmaların başlamasına ve müzakerelerin yavaşlamasına neden oluyor. Yapılan hata fark edilip durum hemen düzeltilince müzakereler kaldığı yerden devam etmeye başlamış.

Çin

Yıl 1972. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Richard Nixon’un Çin’e ziyarete gittiği zaman yaşanan tercüme sıkıntısı aslında yanlış tercümeden değil, yanlış anlamadan kaynaklanıyormuş. 1972 yılının Çin lideri Çu En-Lay’ın, Fransız Devrimi’nin etkileriyle alakalı soruya verdiği cevap “yorum yapmak için çok erken” şeklindeymiş. Bu yorumu, Çin felsefesinin derinliğinin ifadesi olarak yorumlanmış. Aslında Çinli lider Fransa’daki 1968 hareketini kastederek bu sözleri söylemiş. Bu tercümeyi yapan kişi daha sonra emekli olduğunda şunları dile getirmiş:

“İşe yarayan bir yanlış anlama olduğu için kimse düzeltme ihtiyacı duymadı. Çinli devlet adamlarının uzak görüşlü olduklarına, Batılı meslektaşlarından çok daha uzun vadeli düşündüklerine dair bir yargı vardır. İnsanlar böyle bir şey duymak ve inanmak istediği için o yanlış anlama öylece kaldı.”

Atom Bombasının Sebebi Çeviri Hatası Mı?

Takvimler Amerika Birleşik Devletleri’nin 250 bin kişiyi öldürdüğü İkinci Dünya Savaş’ını gösteriyor. Atom bombalı saldırının 70’inci yıl dönümünde Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombasının çevirmen yüzünden mi, yoksa ABD’nin istediği gibi algılamasıyla mı alakalı olduğu tartışmaları sürüyor. ABD, Rusya, İngiltere ve Çin’in devlet başkanları 26 Temmuz’daki Potsdam Konferansı’nın ardından Japonya’ya “teslim olun” ültimatomunu verdi. Ertesi gün Japon hükümeti bu konuyu masaya yatırmak için buluştu. 28 Eylül’de ise Başbakan Suzuki bir basın toplantısı düzenledi ve ültimatoma cevap olarak “mokusatsu” dedi. Japoncada “mokusatsu” kelimesi “moku” sessizlik ve “satsu” öldürmek kelimelerinin birleşimiyle oluşan ve iki anlamı olan bir kelimedir. “Yorum yapmamak” anlamına gelen kelimeyi, uluslararası basın “aşağılayarak reddetmek” şeklinde çevirince, ABD tarihinin kara lekesi olan o kararı verdi ve atom bombalarını Hiroşima ile Nagazaki’ye yolladı. Daha sonradan olaylarla ilgili olarak “Suzuki’nin sözleri ne olursa olsun, ABD atom bombalarını kullanacaktı” diyenler ve “Tercüme hatası değil, Suzuki anlaşmayı reddetti” görüşlerini savunanlar var. Fakat yıllar sonra ABD kamuyla bu belgeleri paylaştığında ortaya ABD’nin Suzuki’nin sözlerini “Japonların tipik Kamikaze ruhunun ortaya çıkışı” olarak algıladığı ortaya çıktı. Nitekim Suzuki’nin oğlu ise babasının aslında “mokusatsu” derken yorum yok manasını kast ettiğini ona söylemiş olduğunu dile getirdi.

İster tercüme hatası iste başka bir şey, her ne sebepten olursa olsun atom bombasının kullanımı ABD’nin tarihinde birçok millet tarafından kara bir leke olarak görülmektedir.

Bu tür çeviri hataları, görüldüğü üzere diplomatik olsun bilim olsun, birçok alanda sorun yaratabiliyor. Günümüzde yaşanan bir çeviri sorunu ise şu şekilde; uluslararası haber ajansı Reuters’ın yabancı basın mensuplarına konuşan Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in, “Şu anda 1000’den fazla kamu kuruluşu çalışanı aranan durumunda” şeklindeki sözlerinin yanlış tercüme edilmesi ortalığın karışmasına neden oldu. Bakan Şimşek’in sözleri “Şu anda 1000’den fazla ordu mensubu kaçak durumunda” olarak tercüme edildi. Fakat Reuters yaptığı hatayı fark edip haberi “Şimşek şu anda 1000’den fazla kamu kuruluşu çalışanının (ordu mensubu değil) aranan durumunda olduğunu söyledi” şeklinde düzeltti.

Örnekte de görüldüğü üzere, günümüzde yapılan çeviri hataları çok çabuk değiştirilebiliyor, fakat internet teknolojisinden uzak tarihlerde bu durumun işleri ne kadar zorlaştırdığı da çok iyi anlaşılıyor. Olaya iyi yönünden bakmak gerekirse eğer, zamanında Mars’ta olanlarla ilgili tercüme hatası yapılmasaydı, belki de bugün muhteşem bilimkurgu romanlarını okuyamıyor olacaktık.

“Yanlış tercüme Bağdat’tan döner.”, “Tercümanlar savaş da çıkarır barış da yaptırır.” çevirmenler için tarihte söylenmiş en önemli sözdür.

Sonuç olarak tarihte yapılan hatalar, geleceğe ışık tutmakta ve çeviri dünyası için birçok yeni bakış açıları kazandırmakta, bunun yanı sıra yeni teknolojik ürünler geliştirilmektedir.