21 Şubat Unesco tarafından Uluslararası Ana dil Günü olarak ilan edildi ve 1999’dan beri birçok ülkede kutlanıyor. Tek resmi dili Türkçe olmasına rağmen adeta bir uluslararası kültür deryası olan Türkiye de birçok dil ve onlarca lehçeyle bu günü çeşitli etkinliklerle kutluyor.
Bu kadar çok dil çeşitliliğine rağmen yapısını bozmadan günümüze kadar gelen Türkçe özel ve gelişmiş dil kuralları, yüksek kelime kapasitesi ile çok zengin bir dildir. Her ne kadar Arapça, Farsça, son dönemlerde İngilizce gibi dillerden Türkçeye giren birçok kelime olsa da Türkçeden de birçok yabancı dile geçmiş kelime bulunmaktadır.
Globalleşen dünyada artık bir dil yeterli olmayabiliyor, bilinen dil sayısı arttıkça dünyanın her yerinde iletişim kurmak daha da kolaylaşıyor. Ancak yeni bir dil edinirken ana dili talan edip, yeni ve anlamsız kelimeler oluşturmak ana dili asimile edebilir hatta yok edebilir. Türkçe de günümüzde başta İngilizce olmak üzere başka dillerin saldırısına maruz kalıyor. Çok dilli insanlarda görülen konuşma sırasında “dil değişimi” yanlış anlaşılıp bilinçsizce yapıldığında ortaya konuşulan her iki dil için de anlamsız cümleler çıkarabiliyor. Özellikle iş dünyasında “Plaza Türkçesi” olarak adlandırılan bu tür dil değişimlerinde save etmek, check etmek, ASAP lütfen, raporların deadline’ı vb. cümleler gün geçtikçe yaygınlaşmakta. Dilimizde bu durumlar birçok kelimeyle ifade edebilecekken, dil değişiminin de ötesine geçip kuralsız ve dikkatsiz yabancı kelime kullanımı Türkçeye çok zarar vermektedir. Dilin korunması ve doğru bir şekilde gelecek nesile aktarılması için her bireyin yaşadığı toplumdaki “ana dili” düzgün bir şekilde konuşup/yazması gerekir. Uluslararası Ana dil Günü de bu farkındalığı yaratmak için kutlansa da “dil bilinci”nin sadece bir gün değil yaşamın her anında ve alanında hatırlatılıp, oluşturulması gerekir.